NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE
   
  ultrapaylasiminyeri
  Sayfa 10
 
f-Türk-Alman Münasebetleri

Birinci Dünya Savaşı sonrasında Almanya'ya zorla kabul ettirilen Versailles (Versay) Antlaşması, bir müddet Almanya'nın Avrupa diplomasisinden uzak kalmasına sebep olmuştur.1919-1932 yılları arasında Türk-Alman münasebetleri normal siyasî temastan öteye geçmemiştir.1933 yılında başlayan Nazi iktidarıyla birlikte Almanya, siyasî ve iktisadî nüfuzunu arttırmıştır.1934 yılından itibaren Türkiye, Almanya ile sıkı bir iktisadî iş birliğine girmiştir. Almanya,Türkiye üzerindeki iktisadî nüfuzunu kullanarak Türk-Sovyet ve Türk-İngiliz münasebetlerinde gerginlik yaratıp Türkiye'yi revizyonist guruba çekmeye çalışmıştır.

Almanya stratejik önemi haiz Boğazların kendisi tarafından uygun görülmeyen bir statüye bağlanacağı endişesiyle, Montreux (Montrö) Sözleşmesine katılmadığı gibi tasvip etmediğini de açıklamıştır.

Bu tip olumsuzlukların yanı sıra Türkiye, Almanya ile olan iktisadî iş birliğinden vazgeçmeyecektir.1938 yılında Alman Ticaret Bakanı Funk'un Türkiye'yi ziyareti sırasında üzerinde mutabakata varılan;Türkiye'ye on yıl süreyle 150 milyon mark kredi verilmesini öngören antlaşma 16 Ocak 1939'da Berlin'de imzalanmıştır. Yine 25 Temmuz 1938'de Berlin'de iki ülkenin imzaladığı bir ticaret antlaşması ile de Türk-Alman ticarî münasebetlerinin geliştirilmesine çalışılmıştır.

Almanya, iktisadî gücünü kullanarak Türkiye'ye karşı gerçekleştirmek istediği politikada başarılı olamamıştır. İtalya-Almanya tehlikesi,Türkiye'nin kararını 1939 yılında kesinleştirecek ve antirevizyonist statükocu devletlerin yanında yer almasına yol açacaktır.

g-Türk-İngiliz Münasebetleri:

Lozan görüţmelerinde İngiltere'nin olumsuz tutumu ve 1926'da Musul Meselesi'nin Türkiye aleyhine neticelenmesi,iki ülke arasındaki münasebetlerin bir müddet dostane olmayan bir seyir takip etmesine sebep olmuştu. Ancak, Türkiye'nin batılı devletlerle iş birliğine yönelik bir dış politika takip etmesi,1932'ten itibaren Türk-İngiliz münasebetlerinin yavaş yavaş gelişmesinde rol oynayan önemli faktörlerden birisidir.

Almanya ve İtalya'nın Doğu ve Akdeniz politikası 1934'den itibaren Türkiye'nin İngiltere'ye daha da yakınlaşmasını sağlayacaktır. 1936'da gerçekleşen Montreux Boğazlar Sözleşmesi, Türk-İngiliz yakınlaşmasında bir dönüm noktasıdır. Montreux'de İngiltere ,Türkiye'yi desteklemiştir.

1938 yılına gelindiğinde Türkiye ve İngiltere arasındaki iktisadî münasebetlerin gelişme gösterdiği görülmektedir.27 Mayıs 1938'de iki devlet arasında Türkiye 10 milyon sterlinlik kredi açılmasını öngören bir antlaşma imzalamıştır.

1937 tarihli Nyon Konferansı'nda Türkiye İngiltere'yi desteklemiş, 19 Ekim 1939'da ise Türkiye,İngiltere ve Fransa arasında imzalanan karşılıklı yardım antlaşması ile de Türkiye-İngiltere iş birliği kesinlik kazanmıştır.

h-Montreux (Montrö) Boğazlar Sözleşmesi:

Misak-ı Millî'de, Boğazlar konusu "...İstanbul kenti ve Marmara denizinin güvenliği her türlü tehlikeden uzak kalmak şartıyla, Akdeniz ve Karadeniz boğazlarının dünya ticaret ve ulaşımına açılması konusunda, bizimle birlikte, öteki tüm devletlerin oy birliği ile verecekleri karar geçerlidir" şeklindeki ifadeyle esasa bağlanmıştı. Lozan görüşmelerinde, Boğazların durumu ile ilgili olarak İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Bulgaristan, Yunanistan, Romanya, Yugoslavya, Sovyetler Birliği ve Türkiye'nin imzaladığı bir Boğazlar Sözleşmesi hazırlanmıştı. Bu sözleşmede geçişlerle ilgili esaslar genel olarak Misâk-ı Millî esasına uygun olmakla birlikte sözleşmeye ısrarla Boğazların silâhtan arındırılmasıyla ilgili hükümlerin konması, Türkiye'nin güvenliğini tehlikeye düşüren bir durum meydana getirmiştir.

Lozan'da Boğazlar Sözleşmesi üç esası ortaya çıkarmıştır:

1-Boğazlar asker ve silâhtan arındırılmıştır.

2- Boğazlardan geçişi kontrol etmek ve Milletler Cemiyeti'ne geçişle ilgili bilgiler vermekle yetkili bir Boğazlar Komisyonu kurulmuştur.

3-Boğazların asker ve silâhtan arındırılmasıyla, ileride Türkiye için herhangi bir tehlike teşkil edecek duruma karşı Milletler Cemiyeti'nin özellikle de İngiltere, Fransa, İtalya ve Japonya'nın garantisi sağlanmıştır.

Ancak, Milletler Cemiyeti güvenlik sistemi başarı ile uygulanamamıştır. Revizyonist devletlerden İtalya, Cemiyetin bir üyesi olan Etopya'yı işgal etmiş, Almanya, Versailles Antlaşması'na uymayarak Ren bölgesini silâhlandırmış, Japonya ise Milletler Cemiyeti'nden ayrılmıştır. Milletler arası münasebetlerin bozulmasına yol açan bu gelişmeler, silâhtan arındırılmış Boğazlar konusunda Türkiye'yi endişeye sevk etmiştir.

Türkiye, Boğazlar Sözleşmesi'nin değiştirilmesini ilk olarak 23 Mayıs 1923'te talep etmişti, ancak Sovyetler Birliği'nin dışında diğer batılı devletler tarafından olumlu karşılanmamıştı. 1934'te Balkan Antantı'nın kurulmasıyla, Boğazlar konusundaki Türk talebi Antant üyeleri tarafından uygun görülmüştür. Almanya'nın 1936'da Ren bölgesini silâhlandırması üzerine,İngiltere de Türk hükûmetinin isteğine olumlu cevap verecektir.

Türk hükûmeti 11 Nisan 1936'da Lausanne (Lozan) Boğazlar Sözleşmesi'ne taraf olan devletlere birer nota göndererek sözleşmenin değiştirilmesi teklifini tekrarlamış, bunun üzerine 22 Haziran 1936'da İsviçre'nin Montreux kentine bir konferans düzenlenmiştir.

Montreux Boğazlar Sözleşmesi (175) , 20 Temmuz 1936'da Türkiye, İngiltere, Fransa, Sovyetler Birliği, Japonya, Romanya, Bulgaristan, Yunanistan ve Yugoslavya arasında imzalanmıştır. İtalya,sözleşmeyi daha sonra 2 Mayıs 1938'de imzalamıştır.

Montreux Sözleţmesi ile;Boğazlar Komisyonu kaldırılmıştır. Askerden arındırılması ile ilgili tedbirler de kaldırılarak, askerî hâle gelebileceği hükme bağlanmıştır. Böylece, boğazların emniyeti Türkiye'ye bırakılarak, bölge üzerinde hâkimiyetini koruması sağlanmıştır.

Ayrıca Boğazlardan geçiş ve seyrü sefer, Türkiye'nin ve Karadeniz'e sahili olan devletlerin güvenliği sağlanacak şekilde düzenlenmiştir. Ticaret gemileri için tam geçiş serbestliği tanınmıştır. Savaş gemileri için ise; herhangi bir savaş hâlinde Türkiye savaş içerisinde değilse, savaşan devletlerin savaş gemileri Boğazlardan geçemeyecekti. Türkiye savaşın içinde ise veya kendisini savaş tehlikesi karşısında görürse, geçiş kararı kendisine bırakılıyordu.

Karadeniz'e sahili olmayan devletlerin, Karadeniz'e geçebilecek savaş gemileri cinsi, büyüklüğü ve tonajı sınırlandırılmıştır. Karadeniz devletlerinin savaş gemilerinin Boğazlardan geçişi için de oldukça geniş serbestlik tanınmıştır.

Sözleşmenin süresi 20 yılla sınırlandırılmakla birlikte taraf devletlerden hiçbirisi süre sonunda sözleşmenin feshi yönünde bir talepte bulunmadıklarından, sözleşme hala yürürlüktedir.

Türkiye'nin Montreux Sözleşmesi'yle, Boğazlar üzerinde hâkimiyetini tesis etmesi, milletlerarası münasebetlerde prestijini artırmıştır. Sözleşme, Türk-İngiliz ve Türk-Sovyet münasebetlerinde bir dönüm noktasıdır.

Sözleşmeyle oluşan Türk-İngiliz yakınlaşması Sovyetleri rahatsız etmiş ve Türk-Sovyet münasebetlerinde soğukluk meydana gelmiştir.

ı-Türk-Fransız Münasebetleri ve Hatay Meselesi :

Lozan'dan arta kalan Osmanlı Borçları Meselesi'nin 1933'te yapılan bir antlaşma ile halledilmesi, Türk-Fransız münasebetlerinin dostane bir mahiyet kazanmasına sebep olmuştu. 1932-1939 döneminde Türkiye ile Fransa arasında münasebetleri etkileyen olay, Hatay Meselesi (İskenderun Sancağı) olacaktır.

İskenderun Sancak'ı, ekseriyetinin Türk olması nedeniyle Misak-ı Millî sınırları içinde idi. Ancak 1921 tarihli Ankara İtilâfnamesi Sancak'ın Türk sınırları dışında bırakılmasını öngörmüştü. İtilafname, sancağa özel bir statü vermekle birlikte, bölgedeki Türk unsurunun çıkarlarını da gözetmekte idi. Lozan da sancak'ın bu yapısı aynı şekilde teyit edilmiştir. Dolayısıyla Sancak, Suriye gibi Fransız mandası altına girmiş oluyordu.

Fransa'nın, 9 Eylül 1936'da Suriye'ye bağımsızlığının verilmesi yönünde bir antlaşma yapması, Suriye sınırları içinde yer alan sancak meselesinin tekrar gündeme gelmesine yol açmıştır. Çünkü Sancak da Suriye'nin yönetimine girecekti. Bu mesele 1936'dan 1939'a kadar Türk-Fransız münasebetlerinde gerginlik yaratacaktır.

Türkiye, 9 Ekim 1936'da Fransa'ya verdiği bir notada Suriye'ye yapıldığı gibi İskenderun Sancağına da bağımsızlık verilmesini talep etti. Fransa verdiği cevabî notada konuyu Milletler Cemiyetine havale etmeyi teklif etti. Türkiye bu teklifi kabul etti.

Türkiye, Sancak Meselesi'ne büyük önem vermiştir. Atatürk bu önemi şöyle ifade etmektedir;"...Milletimizi gece gündüz meşgul eden başlıca mesele, hakiki sahibi öz Türk olan "İskenderun-Antakya" ve havalisinin mukadderatıdır. Bunun üzerinde,ciddiyet ve kat'iyetle durmaya mecburuz".

14-16 Aralık 1936'da toplanan Milletler Cemiyeti, Sancak Meselesi için üç kişilik gözlemci heyeti tayin etti.20 Ocak 1937'de tekrar toplanan konsey İngiltere'nin Türk tezini desteklemesi sonucunda Sancak'ta ayrı bir statünün oluşturulmasını kararlaştırdı.

Bu yeni statüye göre;İskenderun ve Antakya iç işlerinde tam bağımsız, fakat dışişlerinde Suriye'ye bağlı kalacak, ayrı bir anayasası olacak, resmî dili ise Türkçe olacaktı. Daha sonraki görüşmelerde resmî dil Türkçe ve Arapça olarak kabul edilmiştir. Sancak'ın ülke bütünlüğü Türkiye ve Fransa tarafından teminat altına alınacaktı. Fransa ile 29 Mayıs 1937'de bu teminatı sağlayan ve Türkiye-Suriye sınırını tespit eden bir antlaşma yapılmıştır.

1937 yılında, yeni sistem Sancak Meselesi'ni tamamen halledememiş, birtakım sıkıntıların meydana gelmesine neden olmuştu. Suriye halkı Hatay'a bağımsızlık verilmesini protesto etti.

Fransızlar ise Sancak'taki Arapları ve diğer azınlıkları kışkırtma yoluna gitti. Milletler Cemiyeti gözetiminde hazırlanan Sancak anayasasına göre, 1937'de seçimlerin yapılması gerekirken bölgedeki olumsuzluklar yüzünden seçimler ertelendi. Türkiye, Sancak'taki Fransız valisi ve memurların davranışlarının yarattığı gerginlik üzerine Hatay sınırına 30.000 kişilik bir kuvvet yığdı.

Avrupa'nın içinde bulunduğu gerginliğin artması ve İkinci Dünya Savaşının eşiğine gelinmesi, Fransa'yı Hatay Meselesi'nde Türkiye'ye karşı daha yumuşak bir politika takip etmesine sebep olmuştur. 3 Haziran 1938'de Türkiye ve Fransa arasında yapılan askerî antlaşma ile Sancak statüsünün korunması öngörülmüştür. Bu antlaşma gereğince Türkiye ve Fransa Sancak'a 2500'er kişilik bir kuvvet göndermiştir. Askerî antlaşmanın imzalanmasından sonra iki ülke arasında 4 Temmuz 1938'de bir dostluk antlaşması daha imzalanarak Sancak Meselesi'nin hallinde önemli bir adım daha atılacaktır.
 
  Bugün 4 ziyaretçi (87 klik) kişi burdaydı!  
 
ultrapaylasiminyeri.tr.gg Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol